acıyla inleyen bir insanın dişleri arasından
vınlayarak geçen bir fırtına gibi geçmesidir sevgi
güneşi arkasındaki gri bulutlara ısmarlayarak
usun tozunu süpürür geride kalan rüzgâr atakları
içeriye sallanan kapılardan girer!
ey sevgi! süklüm püklüm oturulmaz
bir kişinin kalemiyle yazılmaz sevgi tarihi
rahat koltuğunda oturup yazdığın mektuplar
ayağa kalkmasındadır kırıntı bir umudun
güneş ışığını bir kıpırdanışa yollar
öyle kolay çıkmaz önüne serçe ağacı
belki toplanmasıdır sevgisizlikten üşüyen kuşların
insanlara gönderdikleri özel bir senfonide
açlık notaları dökülmektedir dalların arasından
insan bocalarken kendi girdabında yalnız
her evin önünde büyümez sevgi ağacı
bir çocuk delik ayakkabısını sürürken karda
onun küçük bir kusurunu büyütürken kentli
kendi günahının ayıbını gömerken yer altına
fink atarken sırtında b
aşkalarının
sen kolay bulunmazsın sevgili, gömerken kendini
hiç görünmediğin yerlere damlarken göz yaşın
dost seni beynimde gezinen düşüncede bile bulamam
ellerimi örmeye çalışırken söküldüğünde her arkadaş meclisinde
sevdaya oy verip vermeyeceğimi düşünemem
hep arar bir elim diğerini!..
10. 02. 2015 / Nazik Gülünay