Ay kapkara bir yalnızlığa düşmekteydi
Paul Eluard, Rus kızı Gala’ya son mektubunu yazıyordu bu saatlerde
Varsın Çapkın Hanry biricik karısı Ann Boleyn’e öyküler anlatsın,
Voltaire,Donoyer’le gizlice buluşsundu…
Onun için anlamsızdı beşinci mevsim
Anlamsızdı yosun kokan denizler
Önce ucsuz bucaksız bir gökyüzünu düşledi Pautus
Tükenmekte olan bir ömrün sonuncu akşamındaydı
Yokoluş bir uzaklıktı, büyüyen
Anladı cinayetin felsefeden filizlendiğini
Çıkmaz bir sokağın varlığını silmek istedi bilincinden
Her seçim bir kaybedilişse eğer
Pascal us’una geldi apansız
Her insanın gelmesi gereken yer gitmesi gereken yerdi,meğer
Haksızdı bu bilge kişi
Bir b
aşka akşamda günün batışını görebilmek
Yürüyebilmek karlar üstünde Tolstoy gibi yalınayak
Ve bir akşam üstü denize karşı
Oynak ıslıklar çalarak taşlar fırlatmak ötelere karşı
Her şeye değerdi.
Hangi ayna gösterebilirdi Pautus’u karısına
Eksilen bir sesten sonra
Gardenyalar,Veronikalar,Mimozalar hangi güzellikleri katardı yaşamına
Tüm deniz kuşlarını seyretmek
Vurgun göçünden kaçan süngerci teknelerine bakmak
Hüzün melodileri dinlemek anlamsızdı
Ve sonra aydınlıklarda yitirmek adresini
Terkedilmiş bir kır bahçesinde akşam yağmurlarında ıslanmak arsızca
Bir insanı öldürmeden olası değildi yaşamı anlamak
Yok oluş daha da ıraktı okyanuslardan
Pautus’a baktı bir kez daha Kadın
Bütün benliğini sarsan ellerini aldı ellerine
Dudağında donan öpüşmeleri son kez ıslattı
Ürkekti Pautus, titriyordu, sarsılıyordu., korkuyordu
Son noktasını koyabileceği tümceyi düşledi
İçindeki ben'i öldürmeden
Bak işte, bak Pautus! Benim sevgili kocam
Acımıyor,Hiç acımıyor,dedi derinden derinden
Ölüme gidişin asaletini gösterirken
Bedeni yarıldı tam orta yerinden
Kanlar damladı yüreğinden...