senelere meydan okuyan
bulanık bir su
dağlarda görülen muştu
denizlerde bir inançtı seni sevmek
ve seni sevmek
bir ceylan resmi çizmek kadar zarif
ve bir o kadar
külfetli
kanatları yeni büyümüş, minik minik palazlanan
sapsarı bir kanaryanın
güz kokan sesiydi geceye düşen
aşk kırıntısı sözlerin
tam anlamıyla el işi halılara
sevda yazmak gibi
geceye düşen yağmur tanesi
okları sinesine yiyen kahraman bir adamın
imrendiren cesareti
gündüze renk veren müjdesiydi
sandallara kürek olan kirpiklerin
sesleri duyulmaz geceleri, yıldız tanelerinin
fecr koyusu gibi
hatta asi bir dokunuş belli
ve belli ,yağmurlar seni sevdi
güneşin gölgesinde yine
kuş kondurmadığın bahçelerin
kasırgalar içinde yörüngedir ruhun
bir çayın şekeri gibi
etin tırnağa sevgisi
ellerin, bir merhametin annesi
sıcaklığına varmak
bir o kadar
külfetli
gökyüzünün aşağısında bir beden
bedenin içinde azametsin sen
ömrün en deli çağında
esir eden bakışlarına düşer kırmızı bir ten
evimde beliren muştundu cilven
kızıl bir yaprağın
kan renginde bir elmasıdır
lutfedilen yanakların
gecelerin sesinde gelişindir
meleklere armağanın
tüm güzelliğinle beraber
bırakırsın zemheri bir günde
külfetini
geceler gündüzle seslenir
beyaz bir elbiseyle
gelmeni
temmuzun , yağmur sesi kadar uzak oluşunu
kayışını bir b
aşka
bamb
aşka bir aya
kaçışını hatırlatır
gözbebeklerinin rengi
yolcunun varış heyecanını duydurur
ok yememiş gönlünün
ve hatta
tik-tak
tik-tak
eden sesleri
yeşil çimler üstünde
çocuklarla evcilik oynamaya
beyaz elbiseli gelin kızına
körfezlerde haykırışa benzer
seni sevmek
seni sevmek saklar içinde hasreti
hatta
külfeti
seni sevmek
donduran bir kış gecesinde
ağlamayla şekerlenen
bir çağın tadı misali
içinde saklı
seni sevmenin külfeti