Bazen bitiverir anlatılacak her şey..
Kelimelerin anlamsızlaştığı gibi anlamını yitirir yaşamak!..
Anlayanın anladığı, anlatanın anlattığının yarısı bile değildir ya, işte o yüzden dünyanın en eski masalıdır “Anladım” yalanı!..
Çare olamayan biçarenin idraki neye yarar sahi?
***
“Seni uzaktan sevmek” moduna getirip kilitlemekten b
aşka hiçbir şeye güçleri yetmez(!)
Tuvaline enteresan bir resim çizen ressam edasıyla “fırça darbeleri” için gözlerler seni, hareketlerine dikkat ederler, bu dikkat; ilgi duyduklarından değil kendilerini “erişilmez” zannettiklerindendir!..
Hangi sevgilinin hangi gününü ve neden kutluyorsun?
Nasıl da riya kokuyor aldığın hediye, yüzünde ki zoraki tebessüm öylesine çirkinleştiriyor ki seni, taaa uzaklardan görmek mümkün!..
Dün nasıldı mesela?... Peki ya yarın?!..
Sen dünü unutup ve yarını hesaba katmadan, onu ve kendini kandırmaya çalışarak hangi “sevimsiz sevgi” adına sevgililer günü diye icat edilen mesnetsiz bir günü kutlama derdine düştün?
Sen mi ona sevgilisin, o mu sana?
***
Hadi bir düşün bakalım!...
Onun için ne yapabilirsin mesela?
Onun canı yandığında acır mı için?
Dizlerine yatırıp saçlarının arasında sıkılmadan parmaklarını dolaştırırken “mutluluk” duyabilir misin?
Onu düşündükçe yerinden fırlayacak gibi oluyor mu kalbin?
O; hayatını dolduran biri mi, yoksa gereksiz yer işgal eden bir nesne mi?
Varlığı güç mü veriyor, inceden inceye rahatsız mı ediyor?
Kim o?
Sevgilin, sevdiğin, sözlün, nişanlın ya da eşin!....
Her kimse işte!...
Yani kimin gününü kutluyorsan!..
***
Aynanın karşısına geç ve kendi gözlerinin içine baka baka “onu sevdiğini” söyle bakalım!...
Söylerken gözlerini kaçıracak mısın kendinden?
Yalanını kendi yüzüne söyleyebilecek misin?
SEVGİLİLER GÜNÜYMÜŞ!....
Pöh!...
Geçin bunları!..
Ya da geçmeyin ya!..
Kendinizi kandırmaya devam edin!..
Gerçek sevgiler “can çekişirken” siz ruhsuz, duygusuz, yalan ve riyalarla dolu içinde sevginin esamesi olmayan uyduruk duygularla oyalanın!..
***
Sevgiyi bilmeyen sevgililer!..
“Gününüz kutlu olsun!..”
“Kadir Albayrak”