Yağmurlu bir havanın ardından çıkan
Deli bozuk güneş gibi gülümsüyordu bana!
Yakıyordu tenimi, canımı, kadınlığımı…
Bir yerlerinde ülkenin,
Soytarı zamanlar yaşanıyordu hiç durmadan!
Hiç durmadan seviyordu insanlar birbirini.
Kadın, erkeği hiç durmadan,
Adam kadını hiç!
Fark etmezdi teninin kokusu
Adam severdi!
Veya kadın fark etmezdi erkeğin kızdığında,
Alnının kırıştığını!
Ten olsun yeterdi…
Kalabalık caddeler üzerinde yürekler dağılırdı bazen
Ve bilirdi hasret en çok ona yakışır.
Karşı kıyıda nazlı nazlı dururdu ellerin
Ve o deniz yüzülerek de geçilirdi.
Hırçın bakışlar atardı etrafa kimi zaman
Kimi zaman sakin, durgun, kederli.
Bir haykırdı mı tüm dünya dize gelirdi.
Ve bir çocuğu severken ağlayabilirdi…
Koynunda uyuturdu kimsesizleri her gece
Her gece b
aşka bir mevsimden geçerdi..
Köprüler kurulurdu ordan buraya
İki adımda aşılırdı mesafe…
Uzaklığı insanın kendine dönebileceği kadar
Dönebileceği kadar gidenin geriye.
Her renkten insan dururdu gözlerinde
Gözlerinde buğulu bir yalnızlık!
Parklarında çocuklar, kadınlar, adamlar, sevdalılar
Koşuşturup dururdu..
Tramvaylarda yarı beline kadar sarkan insanlar
Ve yüreğinin tam ortasından geçen tren yolları.
Sen oradaydın…
Yüzünü hiç görmesemde o şehirdeydin..
Çok şey söyleyeceği yerde susuyor dilim.
Sakın üzerine alınayım deme
Bu şiiri İstanbul’a yazdım Sevgilim!
25 Mayıs 2008