gözyaşlarımla başlamak istiyorum…
feryatlarımla….
ahh’larımla…
off’larımla,
kâbuslarımla…
dişimi sıka sıka
ve yüreğimi kanata kanata
kan yaşlarımla….
yüreğim kan ağlıyor.
gönlüm tarifsiz acılar içinde… ifadesiz
aşklar içinde…
bir okyanusun içine düşmüşüm ki
ben beyhûde çırpınışlarla boğulurken, tek damlası
sevda çiçeğimin yüreğini dahi ıslatamıyor
ve bir yangının içinde oturmuşum ki
korlar yüreğimi alev alev sararken, tek kıvılcımı
gülzâr’ımın çehresini dahi aydınlatmıyor
bir damla kadar deryâ’yım fakat içmiyor
bir kıvılcım kadar cehennemim fakat yanmıyor
gözünün önünde gönlünün hindistanındayım
sonsuzluklar var aramızda ömürlerce asırların getirdiği
yıldızlar kadar uzağım güneşime…
ay kadar uydusuyum ama
aşk eksenimin
ve sevgim var yüreğimde…
ve hırsım…
bunun için dikiliyor yangın ortasına bunca çiçekler
bunun için yıkılmaya mahkum bir bir engeller
okyanusum kaç damla derya olursa olsun
ne fayda
ben nuh’um ve
aşkım kalyonum.
yangınım kaç kıvılcım cehennem olursa olsun
ne fayda
ben ibrahim’im ve odunlarım gülistanım
sonsuzluğum kaç ömür uzak olursa olsun
ne fayda
ben süleyman’ım ve rüzgarım at’ım
çünkü ben şirin’imi seven ferhat’ım
güpegündüz
günegüneş
apaydınlık
ayaydınlık bir vakitte…
ve işte yine gece
yine yeni bir kâbus gibi örtüyor üzerimi karanlık..
yine akıyor damarlarımda ölüm ölüm sensizlik…
yine verem ediyor özlemi
iki kelimeyi ifade edememenin…
seni seviyorum
seni seviyor
seni sev
seni
sen
s
seviyorum
ama bütün bu çığlıklar varya
varya bütün bu feryatlar
varya her harfini tek tek sildiğin duygularım
hiçbiri karamsar değil
ve hiçbiri umutsuz değil…
Abdullah Özcanlı
1991