Senin gittiğin günden beri
Sessizlik tıpkı bir enstrümantal şarkı gibi dudaklarıma toplandı.
Nutkum kesildi sevgili
Ne kimseyse ne de kendime bir şeyler anlatabiliyorum
Ki ne zaman buna yeltensem
Gözlerimden sağanak yağmurlar boşalır
Yüzüm sanki tepeden tırnağa şafağın kızıllığına bürünür
İşte o zaman meczup deliler gibi
Lal kaldırımlarda seni düşünerek
binlerce kez volta atıp dururken
geçmişin aynasından senli günlerimize dalıp gidiyorum
hani dudaklarımız ıslaktı
Konuşurduk saatlerce,
belini kırardık bütün cümlelerin
Kahkaha atardık en olmadık saatlerde
En olmadık saatlerde çıkıp
kaldırımları süsleyen neon ışıklarının altında
Sanki yakamozların o ışıltılı gölgesindeymişiz gibi dolaşırdık
Birbirimizin türküsünü dinlerdik usanmadan
Senin türkünde ben vardım benimkinde sen
Ve sonra yanımızda geçen tanıdık
tanımadık herkese selam verirdik
Çünkü hayatı seviyorduk insanlarıyla birlikte.
Hayatı sevmek seni sevmekten geçiyordu.
Seni sevince yüzüme değen her tebessümden
Hayatın bütün renklerini anlayabiliyordum
nerde ne oldu?
Nasıl yaşamaklar var?
Hepsini yüreğimde toplayabiliyordum
Çünkü senin olduğun bir yerde
Hayat da anlamlıydı sevgilim.
Şimdi senin olmadığın bir yerde neyi nasıl düşünebilirim
Kendime nasıl gelebilirim bilmiyorum ama bildiğim bişey var
Senden sonra hayat var mı yok mu doğrusu onu bilmiyorum
Biri mi öldü bilmediğim bir yerde deprem mi oldu
Yoksa göçük altında kalanlar mı var
İnan oralı bile değilim..
Ne yalan söyleyeyim
hiç aklıma bile gelmiyor.
Senin olmadığın bir yerde
dudaklarım sanki sürgünde
Aklım sanki b
aşka bir coğrafyada
Ben sanki hiç yaşamıyorum
Yaşadığım coğrafyada neler oluyor
Hiç oralı bile değilim
Ne yalan söyleyeyim.
Senin olmadığın bir yerde dudaklarım sanki
Bir morg masasında üşüyor
Ve öyle üşüyorum ki
Yanımda milyonlarca insan geçse
Bir gram sıcaklığını hissetmiyorum.
Senin olmadığın bir yerde
Herhangi bir ölüden hiç farkım yok sevgili
Hiç farkım yok.
Olacak gibi de görünmüyor zaten
kasım/ 2014