iri yeşil gözlü
lepiska saçlı bir kızdı
arsız ağızlarda sakızdı
ondaydı en fettan işve en cilveli yalan
eline su dökemezdi kimse bu hususta
hırsızdı
usta
her kalbi kolayca çalan
bahusus ta
oldukça şımarık fütursuzdu
güzelliğine laf yoktu
kusursuzdu
güneş ışığı gibi içlere dolan
biri çıktı günün birinde
girilmez yüreğine sızdı
güzel sevgi artık huzursuzdu
sessiz benzi soluk
zira acımasız
vefasızdı üstelik
ruhunu o an
kıskıvrak esir alan
eden bulan hikâyesi eninde sonunda
yaktığı yüreklerin kıvılcımlarından tutuştu yüreği
kavrulup gitti onun da
oldu olacak olan
yakışıklı bir o kadar haylazdı
gönlünün aktığı adam
bağımsız ve ıssızdı
sevgi bağlandı
o yan çizdi
rakik kalbi oldu talan
onlarca aşığa burun kıvıran sevgi
bencil ellerde âcizdi
o ki uzak kalplerde yıldızdı
ne yazık şimdi içinde duyduğu dayanılmaz
yakıcı bir “cız” dı
inanılmaz
işte o mağrur kızdı
aşkından saçını yolan
ki
aşk onun için
bir demet naz yeterince hazdı
umursamaz tavırlarında varolan
sonunda sorunu çözdü
karşılıksız sevilmek yetersiz
karşılıksız sevmek azdı
aldatırmış insanı ateş gözler
ve o davetsiz sıcaklık
bir anda içe dolan
özlediği aslında tarifsiz bir gizdi
ışık yılı ötelerden göz kırpan yıldız
belki de beyinde sanal bir izdi
bir an oluşup kaybolan
sevgi
o erişilmez mahzun ve rakik kız
kaybolup gittiğinde mevsim güzdü
doğrusu ya bu hazin gösterişsiz veda
hepimizi çok üzdü
bu kasıp kavuran boran
ve şu satırları yazdı
bırakarak yüzlerce billûr iz
göz yaşlarıyla ıslanıp kuruyan
günlüğünün son sayfasına
iç burkucu bir o kadar veciz
ölüm tek doğrusun sen
hayat geçip gidiyor karşında biz üryan
gerisi külliyen yalan
(aralık ‘03)