Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birden bire dam.
Gök devrildi, künde üstüne künde...
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin cıktı ihtiyar bacı!
Sonsuzluk elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.
Ateşten zehrini tattım bu okun.
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum değdi burnuna (yok)un.
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.
Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
Söndü istikamet, yıkıldı bosluk,
Al sana hakikat , al sana rüya!
İşte akıllılık , işte sarhoşluk!
Ensemin örsünde bir demir balyoz
Kapandım yatağa son çare diye.
Bir kanlı şafakta , bana çil horoz
Yepyeni bir dünya etti hediye.
Bu nasıl bir dünya hikayesi zor;
Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kainat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.
Nesin sen , hakikat olsanda cekil!
Yetiş körlük , yetiş takma gözde cam!
Otursun yerine , bende her şekil;
Vatanım, sevgilim , dostum ve hocam!
*
*
*
*
Aylarca gezindim , yıkık ve ş
aşkın .
Benliğim kazan ve aklım kepçe,
Deliler köyünden bir menzil
aşkın
Her fikir içimde bir çifte kelepçe.
Niçin küçülüyor eşya uzakta ?
Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl ?
Zamanın raksı ne , bu yuvarlakta?
Sonu varmış , onu öğrensem asıl ?
Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap,
Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
Selâm , selam sana haşmetli azap;
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.
Yalvardım: Gösterin bilmceme yol!
Ey yedinci kat gök, esrarını aç!
Annemin duası, düşte perde ol!
Bir asâ kes bana , ihtiyar ağaç.
Uyku katillerin bile çesmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak
Teselli pınarı , sabır memesi;
Size şerbet , bana kum dolu çanak.
Bu mu rüyalar da içtiğim cinnet,
Sıırını ararken patlayan gülle?
Yeşil asmalarda depreniş , şehvet;
Karınca sarayı , kupkuru kelle....
Akrep , nokta nokta ruhumu sokmuş.
Mevsimden mevsime girdim böylece
Gördüm ki , ateşte cımbızda yokmuş.
Fikir çilesinden büyük işkence.
*
*
*
*
Evet her şey ben de bir gizli düğüm
Ne ölüm terleri döktüm , nelerden!
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
Yetişir çektiğim mesafelerden!
Ufuk bir tilkidir , kaçak ve kurnaz.
Yollar bir yumaktır, uzun dolaşık
Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
Tütüyor önümde mavi bir ışık.
Büyücü büyücü ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman nedir inimde ?
Camdan keskin , kıldan ince klıcın,
Bir zehirli kımık gibi beynimde.
Lügat , bir isim ver bana halimden ;
Herkesin bildigi dilden bir isim!
Eski esvaplarım tutun elimden
Aynalar söyleyin bana ben kimim?
Söyleyin, söyleyin, benmiyim yoksa,
Arzı boynunuzda taşıyan öküz?
Bela mimarının seçtiği arsa ;
Hayattan muhacir , eşyadan öksüz?
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki , Arş ' a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!
Ne yalanlarda var , ne hakikatta .
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış
Boşuna gezmişim, yok tabiatta.
İçimdeki kadar iniş ve çıkış.
*
*
*
*
Gece hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamanın , hem geleceğin.
Açıl susam açıl! Açıldı kapı;
Atlas sedirinde mavera dede.
Yandı sırça saray, ilahi yapı
Binbir avizeyle uçsuz maddede.
Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik
Ve çevre çevre nur , çevre çevre nur.
İçiçe mimari , içiçe benlik
Bildim seni ey Rab , bilinmez meşhur!
Nizam kopürüyor, med vakti deniz
Nizam köpürüyor,ta çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırıltılı iz
Suda ezel fikri ebed duygusu.
Kaçır beni ahenk , al beni birlik
Artık barınamam gölge varlıkta
Ver cüceye , onun olsun şairlik
Şimdi gözüm büyük sanatkarlıkta
Öteler öteler, gayemin malı
Mesafe ekinim , zaman madenim
Gökte samanyolu benim olmalı ;
Dipsizlik gölünde , inciler benim.
Diz çök ey zorlu nefs , önümde diz çök
Heybem hayat dolu , deste ve yumak
Sen bütün dalların birleştiği kök
Biricik meselem , Sonsuza varmak...