düşündüm şimdi biliyor musun?
Bağrıma bağrıma,
Ilgıt ılgıt eserken yel.
Fazla uzatmasak diyorum arayı,
Çağırsan artık beni, desen ki; “Gel”...
Çıksam hemen yola,
İstersen yol da insem,
Dilersen, karşılasan Gar da.
Yeter ki ertelemesek diyorum,
Şu vuslatı hep gelecek Mart’a...
Bilmez misin be gülüm?
Seninle olmak bana yeter,
Olsa da saçın başın darmadağın.
Dünya benim olur, tutuşup el ele,
Dolaşsak bir kez kenarında ırmağın...
Ve fark edince acıktığımızı,
Bahçemizden toplasak Domatesi, Biberi,
Bir güzel donatsak masayı.
Sen salata yapsan,
Ben mangalda ızgarayı...
Yemekten sonra da,
Göz göze gelecek şekilde,
Otursak balkonda içsek çayı.
Ve aydınlığına inat,
Kıskandırsak seninle dolunayı...
Doymamış olsak da sohbete,
Saat ilerleyip,
Gelince yatma vaktimiz.
Eminim hasretle bekliyor olur bizi,
Yıldızları gören çatı katımız...
Başın göğsüme yaslanmış vaziyette,
Çıksak tahta merdivenleri,
Ve değse tenimiz tenimize.
Gerçi bundan b
aşkasına ne ama,
Doysak o gece birbirimize...
Ne güzel olur değil mi?..
Pembe rüyalarla dolu bir mahmur uykudan,
Beraber uyansak tan ağarırken.
Biraz da şekerleme yapsak,
Horozlar ötüp, köpekler havlaşırken...
Çıksak sonra evimizin bahçesine,
Masmavi bulutlarla kaplıyken gökyüzü.
Birbirimizin döktüğü su ile,
Yıkasak ellerimizi,
Ve yüzümüzü...