Boynu bükük lalenin yapraklarına
İşleyen çarkın dişlerine
Otubanların kaşarlanmış yüzüne
Ve sokak başlarına
Şiir dizelerini yazabildiysem
Ne mutlu bana
Hüsran gönlüme düşmeye görsün
Yanlızlık yanıbaşıma
Hayıflanmık içten değil
Dağların suratına ayak basarım
Titrer yeşil çimenler
Hırs dolanır gözlerimin içini
Korkusuz bir hırs dolanır usulca
Ne düşündüm, ne yazdım biliyor musun?
Oyun gibi gelip geçti gençliğim
Selvinin gölgesi yokmuş diyorlar
Çınarın gölgesine çöktüm oturdum
Uzak kaldı bana anlıyor musun?
Dişlerimle ıslık çaldığım günler
Yatağından fırlamış
Amazon’dan beter gelen bir seldir
Barış için yola duran yürek yığını
Bulutların renginden ölüm anlaşılmasın
Bu sevdanın büyümesi onlarına bağlı
Bu çiçeğin, bu dalın
Bu çocuğun büyümesi elbette
Yağmurun yağmasına bağlıdır.
Yağmur taşıyan bulutlara bakarak
Bir gitarın tellerine yaslanmak
Sonra, işçilerin grev gücüne
Ostermarş eylemleriyle
Bir kuşun gönüllere konuşunu seyreyle
Önümde insan seli akıyor
Gönlümde barış
Güneş tek başına çöl demektir
Şu yağan yağmur,
Bu esen rüzgarın deliliği
Üstelik,
Dostların umutlu ve neş’eli oluşu
Kucaklasın yeryüzünü
Yar
aşkına.